Aydın olmak ve aydınlatmak (1)

Aydın olmak ve aydınlatmak (1)
Aydın olmak… Bu ifade aydınlatma gerçeğini, eski ifadeyle tenvir etme ve bilgilendirme görevini de tedai ettiriyor. Aydınlanmaya-aydınlatmaya konu olan da hiç kuş yok ki, tüm mes’elelerin merkezinde bulunan insan. Binaenaleyh, insanı anlamadan aydınlatma görevini ifa etmek kabil olmasa gerek. Eskilerin tabiriyle ‘tenvir eden münevver’ yani aydın, yaşadığı toplumu aydınlatmaya başlamadan önce kendini anlamasını, aydınlatması için zaruri bir şart olarak görmek gerekir.
Her işin muayyen, yani belli şartları olduğu gibi aydın olmanın da mutlaka prensipleri olması gerekir. Bu mühim misyonun birinci şartının öğrenmek olduğunu düşünüyorum. Öğrenmenin de ilk şartı ‘aşk’, gayret ve tabi ki zamanı bereketli kullanmak olduğunu söylemek inkâr edilemez bir gerçek. ‘Aşk’ olmadan ‘meşk’ olmayacağını, gayret olmadan herhangi bir işin üstesinden gelinemeyeceğini, zamanın ise iyi kullanılmadığı takdirde harcanacak her çabanın “avare kasnak” tabirine uygun bir manzara arz edeceğine hiç kuşkumuzun olmaması gerekir. Her işi bir anda yapmaya kalkmak işin başlangıcında yanlışa saplanma akıbetiyle son bulur.
Aslında öğrenme işiyle beraber zamanla merkez bir nokta oluşur. Bu merkez etrafında daireler meydana gelir. Merkezin çevresinden kopmamak için, aydın olma yolunda ilerleyenlerin, merkezde derinleşmeleri gerekiyor. Derinleşmenin zamanla sağlamlığı beraberinde getireceğini düşünebiliriz. İşte bu sağlamlığın ihtiyaç duyduğu enerji kaynakları da maneviyat, kültür ve tarih olduğunu bilmek gerekir. Aydınların, ya da aydın olduğunu iddia edenlerin anlamak istemediği veya anlayamadığı bu çok önemli gerçeğin farkında olmadan gidilecek yolun sonunun ‘hayır’ olmadığını bilmek mecburiyetindeyiz.
Yazının devamı Bekir HAŞİMOĞLU tarafından yayınlanan Moral Yazıları isimli kitapta.


Bekir HAŞİMOĞLU
bekirhasimoglu@gmail.com