Acele hüküm vermenin yanlışlığı LAO- TZU’nun nasihati
Tarihin çok ünlü filozoflarında LAO- TZU’nun çok sevdiği ve devamlı anlattığı bir hikâye varmış. Ünlü filozof bu hikayeyi yine bir gün yakın çevresine şöyle anlatmış.

Vaktiyle bir köyde hem yaşlı hem de fakir bir adam varmış. Bu ihtiyarın dillere destan bir de atı varmış. Zamanın kralı bu atından dolayı ihtiyari kıskanmadan edemezmiş. Kral atı almak ihtiyar adama nerdeyse hazinesinin çoğunu vermek istemiş ancak ihtiyar bu teklifi kabul etmemiş.

-Bu sadece bir at değil, aynı zamanda benim en yakın dostum; insan hiç en yakın dostunu satar mı!? Diye çevresindekilere serzenişte bulunurmuş.

Bir gün sabah kalkmışlar ki, ne görsünler at ortada yok.

Köylü toplanmış ihtiyara vermiş veriştirmişler:

Seni akılsız ihtiyar. Şimdi gördün mü olanı, atın çalındı. Ne olur da krala satsan da sen ve tek oğlun ömrünüzün sonuna kadar beyler gibi yaşasanız! Demişler. İhtiyar adam gayet sakin bir şekilde köylülere:

-İşin sonu, akibeti hakkında çok acele karar vermek doğru olmaz. Sizler sadece ‘At kayboldu’ diyebilirsiniz. Bundan sonrası sizin yorumunuzdan ibarettir. Atın kaybolması hayır mi getirir, kötülük mü getirir, yoksa bir şans mı veya talihsizlik mi, bunu henüz bilmiyoruz, demiş.

İhtiyar adamın sözleri köylüleri hayli güldürmüş ve:

-Bu adam bunadı, ne değini bilmiyor, diye kendi kendilerine söylenerek oradan ayrılmışlar.

Aradan 5-10 gün geçmiş ki, at kendi kendine çıkıp gelmiş. Bakmışlar ki at çalınmamış. Nasıl olmuşsa bağlı olduğu ip çözülmüş ve at dağlara gitmiş. Gelirken de peşinden 12 vahşi atı takıp peşine getirmiş.

Köylüler durumu görünce ihtiyar adamdan özür dilemişler ve:

-Sen haklıydın. Atının kaybolması bir talihsizlik ve şanssızlıklı değil, büyük bir kazanç oldu senin için… Şimdi bir at sürüsüne sahipsin, dediler. Bunun üzerine ihtiyar köylülere:

-Yine çok acele hüküm veriyorsunuz. Sadece atımım geri döndüğünü söylersen daha iyi olur. Zira asıl gerçek bu. Bundan sonra ne olur henüz hiçbirimiz bilmiyoruz. Bu sadece başlangıcı. Bir kitabın ilk birkaç cümlesini okuyup kitap hakkında temel bir edinebilir miyiz? Demiş.

Köylüler yine dalga geçmişler ihtiyar adamla,

-Bu adam gerçekten bunamış, demişler.

Aradan bir hafta geçer geçmez, ihtiyar adamın oğlu o yabani atları terbiye etmeye, ehlileştirmeye çalışırken attan düşmüş ve ayağı kırılmış. Evin önemli işlerini yapan oğlu tedavi olmak için uzun süre çalışamaz duruma düşmüş. Köylüler durumu öğrenince:

-Bir kez daha haklı çıktın. Bu atlardan dolayı oğlun uzun süre bir iş yapamayacak. Sana bakacak ve işlerini görecek de kimsen yok. Şimdi eskisinden daha zor durumdasın. Allah yardımcın olsun! Demişler.

Köylülerin bu sözleri üzerine ihtiyar adam tebessüm etmiş ve

-Siz hakikaten acele hüküm verme hastalığına yakalanmışsınız. O kadar acele hükümler ve kararlar fayda getirmez. Oğlumun sadece ayağı kırılmıştır. Söyledikleriniz sadece sizin aceleye gelmiş hükümlerinizdir. Ama ne kadar doğru olduğu henüz belli değildir. Hayatın esas gerçekleri insanlara küçük parçacıklara halinde gelirler ve sonra ne olacağı insanlara bildirilmez. Diye karşılık vermiş.

Aradan geçen birkaç hafta sonra düşman orduları saldırınca kral ülkesini korumak için görevlilerine bütün köyleri dolaşıp eli silah tutan bütün gençleri askere almaları emrini vermiş. Görevliler ihtiyar adamın köyüne gelmişler ve ayağı kırık olan ihtiyar adamın oğlu dışında bütün gençleri alıp götürmüşler.

Bütün köyü dert kaplamış. Zira savaşın kazanılma ümidi yokmuş. Giden gençler ya savaşta ölecek yada esir düşüp köle olarak satılacaklarmış. Köylüler yine ihtiyara gidip:

-Yine senin haklı olduğun anlaşıldı. Oğlunun ayağı kırık ama senin yanında. Bizim çocuklarımız akıbeti ise hiç belli değil, belki artık geriye hiçbir zaman dönemeyecekler. Oğlunun bacağının kırılması hayırlı imiş de biz anlayamamışız, demişler.

-Siz yine acele hüküm vermeye devam edin durun, demiş ihtiyar adam. Esasen ne olacağını hiç kimse bilemez. Bildiğim şey sadece benim oğlumun yanımda sizinkilerin ise askerde olduğudur. Ama bunların hangisinin iyi hangisinin kötü olduğunu, bunun hayır mı, şer mi olduğunu yalnızca Allah bilir, demiş.

LAO- TZU hikâyeyi anlattıktan sonra yanındakilere şu nasihatlerde bulunmuş:

-Acele karar vermeyin. O zaman sizin de herkesten farkınız kalmaz. Hayatın küçük bir parçasına bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının. Karar aklın durması halidir. Karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi, dolayısıyla ile gelişmeyi durdurur. Buna rağmen akıl insanı daima karara zorlar. Çünkü gelişme halinde olmak tehlikelidir ve insanı huzursuz yapar. Oysa gezi asla sona ermez. Bir yol biterken yenisi başlar. Bir kapı kapanırken, başkası açılır. Bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz.”
Kaynakça: Anonim