Tarihe altın yaldızlı harflerle düşülen not: OSMANLI

Tarihe altın yaldızlı harflerle düşülen not: OSMANLI

Tarihin ne olduğu hususunda Michelet’in, “Tarih geçmişin öldükten sonra yeniden doğmasıdır” yorumu ve tarihin görevi konusunda Montaux’un, “Tarihin görevi, geçmişi, bütün geçmişi hatırlamaktır” sözü bir tarafa; meşhur mütefekkir merhum Cemil Meriç, “Tarih, hürriyetle kader, ruhla madde arasındaki kavgadır” diyerek tarihe çok farklı ve ilginç bir anlam verir.
Misalleri çoğaltmak mümkün… Tarih mevzuunda birbirinden faklı yorumların yapılmış olması da çok tabiî… Tarihin anlamı konusunda görüş ve fikirleriyle, özellikle Osmanlı devlet adamlarını her devir etkileyen İbn Haldun’un meşhur sözü ile sadede gelmek gerekiyor: “Geçmişler geleceğe, suyun suya benzemesinden daha çok benzerler” diyen İbn Haldun, “Tarih yaşanan zamanın, halin aynasıdır. Tarihî hadiselere hakim olan kanunlar (Sünnetullah) hiçbir zaman değişmez. İçinde yaşadığımız hal maziyi aksettirir. Esasen yaşanan hayatın geçmişe intikal etmiş kısmına tarih denilmektedir. Onun için hayatımızı geçmişten tecrit edemeyiz. Tarihi iyi öğrenmek, hal ve istikbal hakkında sağlam tespitler ve doğru teşhisler yapılmasına imkân verir” (Mukaddime) demek suretiyle çok kapsamlı bir izah ve tanımlama yapmıştır.
Şu bir hakikat ki, Osmanlı bugün bile göz kamaştırmaktadır. Binaenaleyh, Osmanlı hakkında söylenecek her sözün çok ince elenip sık dokunarak ifade edilmesi, fikir haysiyeti ve kadirşinaslık bakımından bir vazifedir.
Tarih hakkında söze başlamadan evvel tarihin mantığının kavranması mecburiyeti vardır. Zira tarihi yaşayanlar bizler gibi birer insandır ve beşer olmaları hasebiyle yaptıkları her hareketi belli bir gayeye matuf olarak yapmışlardır. Tarihî hadiseleri periyodik bir şekilde sıraya koymak suretiyle okumak ve anlamaya çalışmak, o zamanı ve devri bizzat yaşayan, tarihin baş aktörlerini düşünceden ve iradeden yoksun olduklarını tasavvur etme anlamını taşır. Mezkûr durumu kabul etmenin insanın yaşadığı hiçbir devirde mümkün olmadığını aklî muhakeme kabiliyeti yerinde olan her insanın idrak edebileceği bir gerçektir.
Osmanlı, insanoğlunun hayat boyunca tattığı müspet ve menfi hemen hemen her şeyi yaşamış bir halkın asırlar boyunca bildiği, gördüğü, emek sarf ettiği ve bizzat inşa ettiği göz kamaştıran bir medeniyetin adıdır. Bundan dolayıdır ki, içinde bulunduğumuz zaman ve devirde, değil bizler tarafından, yabancıların bile dikkatlerini çekmekte, çok esaslı ve geniş araştırmalar yapmalarına vesile olmaktadır. En yoğun ve kapsamlısı Sultanahmet’teki Osmanlı Devlet Arşivleri’nde yapılan araştırmalar olduğu ifade edilmektedir. Sadece Osmanlı ile alâkalı değil, ilişkisi olan devletlerle ilgili de çeşitli araştırmalar yapılmaktadır. Bu araştırmaların yüzde otuz beşi yabancılar, bunun da yüzde on yedisi Japonlar tarafından yapıldığı belirtilmektedir. Osmanlı’nın 16. 17. ve 18. yüzyılları üzerinde çok derin, kapsamlı ve esaslı araştırmalar yapan Japonların merak ettikleri mühim meseleler ise sosyal ve ekonomik konular, Jöntürkler dönemi; başta ilmiye teşkilatı, Osmanlı Devleti’nin bütün kurumlarının yapıları ve işleyişleri ve diplomasisidir.

Yazının devamı Bekir HAŞİMOĞLU tarafından yayınlanan Moral Yazıları isimli kitapta Tıklayın

Bekir HAŞİMOĞLU
E-posta: bekirhasimoglu@gmail.com