Modernizmin açmazları

Hüseyin KARTAL
Kendimi bir adada yalnız ve duygularına kadar kirletilmiş hissediyorum.
Modern hayatın getirisi; kirletilmişlik…
Götürüsü ise, başlı başına bir yaşam biçimi diye nitelendirilebilir.
Çocukluğumda yaşamış olduğum o toprak evi, anamın toprak zemin üstünde pardak yaptıktan sonra etrafa yayılan o mis gibi toprak kokusunu özlüyorum…
O zamanlar evlerimiz tek katlı ve topraktandı. Muhakkak her evin bir de bahçesi vardı. Hepsinden önemlisi, tek katlı toprak evlerin oluşturmuş olduğu bir yaşam biçimi vardı.
Komşuluk ilişkileri başlı başına bir akrabalık hatta; kardeşlik ilişkisiyle eşdeğerdi.
O zamanları özlüyorum…
Çünkü, o zamanlar…
“Ev alma, komşu al” diyebilen, insanı maddenin üzerinde değerlendiren bir anlayış hakimdi.
Bugünlerde ismi hâlâ kullanılan ama anlamını yitiren bir “mahalle” kavramı vardı.
Aynı mahallede birlikte oturan ailelerin oluşturduğu çok anlamlı ve de çok güzel bir kavram vardı.
MAHALLENİN NAMUSU…
Şimdilerde ise maalesef gelişen modern hayatta her şey yer değiştirdi.
Tek katlı bir evde oturabilmek, neredeyse hayal oldu. Hele bahçesi ile tek katlı bir ev sahibi olabilmek mümkün değil. (Tabi hortumculuk gibi bir zenaat sahibi olan zevatı bundan muaf tutuyorum. Onlar bahçelerinde çiçek yerine “şaibe” kokan villalara, yalılara sahip olabilirler.) Zaten böylesi bir yazının içeriği de onları hiç mi hiç ırgalamaz… Biliyorum.)
Artık çoğumuzun evi yok, dairesi var.
Ya da evde değil dairede oturuyoruz.
İç içe geçmiş modern dairelerden oluşan apartmanlarda bir üst katta aylardır hasta yatan komşumuzu geçmiş olsun diye hiç ziyaret etmediğimiz gibi, zaten onu hiç tanımamış olmamız da doğal karşılanıyor.
Belki oturmuş olduğumuz dairenin doğalgazı var. Artık çeşmelerimizden istediğimiz anda sıcak su akıyor.
Lakin taş egemenliğindeki o muhteşem dairelerimizde adeta taşlaşan yüreklere sahip köleleri andırıyoruz.
‘İnsani’ olan değerlerimizi bir bir kaybettiğimizi anlayamıyoruz bile.
‘Komşusu açken, tok yatan bizden değildir’ gibi yeryüzünde inkılâp yapan bir öğretinin muhatapları olarak… Aynı sitede onlarca-yüzlerce komşumuz var.
Hiç kimsenin komşusundan haberi bile yok.
Tıpkı ‘mahallenin namusu’ kavramını kullandığımızda ortada ne mahalle, ne de birbirinin namusuna sahip çıkmak gibi bir erdemin kalmaması gibi…
“Komşuluk” kavramını da hâlâ kullanıyoruz. Lâkin, hangimizin komşusundan haberi var?
Şüphesiz modernizmin açmazları bu kadarla sınırlı değil. Modernizmin insanımıza verdirdiği en büyük zayiat bence ‘aile’ kurumuna oldu. Onu da bir başka yazıda irdelemek üzere bırakıyorum.
Modernizmin silip götürdüğü güzellikleri gördükçe kahroluyorum. Ve diyorum ki:
Belki de; hayat yitik uslarımızda, yoğun duyguların modernizmden arta kalan öksüz bir şiiriydi…
Kim bilir?..

Hüseyin KARTAL

Kaynakça: http://www.vakit.com.tr/applicationfile4.php?selectid=7