Karadeniz gibiyiz!..

Biz bir yola koyulmuşken… Kısa değil, hayat gibi uzun, hem de ince bir yola. Gündüz-gece demeden yürür ve de koşarken… Simsiyah bir gecenin koynunda, özlem içinde beklerken, uzaklarda, çok uzaklarda güneş doğmak üzeredir ve kupkuru bir ağacın gölgesine sığınmışken, kimine göre uzak sayılan ama çok yakın bir mesafede dev gövdeli ve kocaman yapraklı ağaçlar kök salmaktadır.

Durgun denizin minik dalgacıkları oynaşa dursun; hırçınlaşan denizin dev gibi dalgaları coşa dursun; alnımızı parlatan güneşin ışıkları ışıldasın, rüzgâr sabırla aklaşan saçları dalgalandırsın; yeter ki umutla çıkılsın yolculuklara, sevinçle varılsın istenen yerlere, heyecanla kavuşsun sevenler sevdiklerine…

Fetihler yapmak için; yüksek dağları aşmak, karlı dağların fırtınalı havasına, tipisine yenik düşmeden, öze bağlı bir biçimde değişerek, sabırla mücadeleyi sürdürmeli ve büyük başarılarla buluşmalı…

Her günün bir akşamı, her akşamın bir gecesi ve zifiri karanlığı varsa, her zifiri karanlık ağaracak şafağın ve doğacak yeni, hem de yepyeni bir günün habercisi değil mi?

Beklenen vakit yaklaşınca mehtap bir gündüz vakti gibi avluyu aydınlatır; gökyüzünde yıldızlar gözleri kamaştıracak kadar parlaktır; rüzgârın sesi daha hoştur, bütün yüzler ve gözler daha ümit vericidir.

Kâinatla, evrenle birlikte hep değişmeli, öze bağlı olarak her şeyin iyi, doğru ve güzel olması için. Değişmeli ve geçmişe takılıp kalmamalı, ama yaşanmış gerçekleri de hiçbir zaman unutmamalı ve kararlı olmalı her zaman. Zira her kararsızlık, yaşanacak çaresizliklerin habercisidir.

Yazının devamı Bekir HAŞİMOĞLU tarafından yayınlanan Moral Yazıları isimli kitapta.

Bekir HAŞİMOĞLU

E-posta: bekirhasimoglu@gmail.com