Bir Satıcın Yaptığı İlk Satış

Bir Satıcın Yaptığı İlk Satış
Düşlerinizi küçümseyen insanlardan uzak durun. Küçük insanlar bunu her zaman yaparlar, oysa büyük insanlar, büyük düşlerinizi gerçekleştirebileceğinize inanmanızı sağlarlar. Mark Twain

1993 Sonbaharında bir cumartesi öğleden sonrasında eve koşturdum, çünkü bahçede yapmam gereken çok iş vardı. Yaprakları tırmıkla temizlerken, beş yaşındaki oğlum Nick yanıma geldi ve pantolonumun paçasını çekiştirmeye başladı. “Babacığım, bana bir etiket yazar mısın?

“Şimdi olmaz Nick, çok işim var” dedim.

“Ama babacığım, o etiket bana çok gerekli” diye ısrar etti.

“Niçin istiyorsun etiketi, Nick?” diye sordum.

“taşlarımdan bazılarını satacağım da” diye yanıtladı beni.

Nick taşlara bayılıyordu. Her yerden taş topluyor, onun bu merakını bilenler ona değişik yerlerden değişik taşlar getiriyorlardı. Garajda bir sepet dolusu taşı vardı. Belli aralıklarla bu taşları temizliyor, ayırıyor ve yeniden yerine yerleştiriyordu. Hazinesiydi taşları, “Şimdi işimi bırakamam, Nick. Şu yaprakları temizlemem gerekiyor bir an önce” dedim. “Git annenden yardım iste.”

Nick biraz sonra elinde bir kağıtla geri döndü. Kağıdın üzerine beş yaşındaki çocuğun yazısıyla, “UCUZLUK, 1.00 DOLAR” yazmıştı. Annesi yardım etmişti ve artık hazırdı satışa. Etiketini, küçük bir sepete yerleştirdiği dört büyük taşını alıp, bahçe kapısının önüne yürüdü. Taşlarını oraya dizdi, sepeti de taşlarının arkasına koyup, beklemeye başladı. Kararlılığına hayran bir şekilde onu uzaktan izliyordum.

Yarım sat olmuştu, ama sokaktan tek bir kişi daha geçmemişti. Yanına gittim, “İşler, nasıl gidiyor, Nick?” dedim.

“İyi” dedi.

“Sepet niçin orada duruyor?” dedim.

“Paralarımı koyacağım” dedi.

“kaça satıyorsun taşlarını?”

“Her biri bir dolar”

“Nick kimse bir taşa bir dolar vermez.”

“Verirler!”

“Nick, zaten sokaktan hiç kimse geçmiyor ki, kim görecek senin burada taş sattığını? Hadi bırak şu taş satma işini de, git biraz oyna.”

“Babacığım, bu sokaktan her zaman egzersiz yapmaya çıkanlar, bisiklete binenler ve ev almak için evlere bakan insanlar geçiyor.”

Nick’i ikna edemedim ve işimin başına döndüm. O da büyük bir sabırla işinin başında beklemeye koyuldu yine. Kısa bir süre sonra sokakta bir araba göründü. Nick hemen ayağa kalktı ve araba geçerken etiketini havaya kaldırdı. Araba yavaşladı ve içindeki çift yazıyı okuyabilmek için arabadan başlarını uzattılar. Sokağın sonundan geri döndüler ve tekrar Nick’e doğru yaklaşmaya başladılar. Sonra arabadaki hanım camını açtı ve Nick’le konuşmaya başladı. Aralarındaki konuşmayı işitemiyordum, kadın yanındaki adama döndü ve konuşmaya başladılar. Adam ona bir dolar uzattı, hanım da arabadan indi ve arabanın yanına geldi. Taşlardan birini seçti, Nick’e parayı uzattı ve sonra arabaya bindi, uzaklaştılar.

Ben bahçede şaşkın şaşkın otururken, Nick koşarak yanıma geldi. Parayı sallıyor, bir yandan da bana sesleniyordu. “Sana taşlarımı bir dolara satacağımı söylemiştim. Eğer kendine inanıyorsan, başarılı olursun!” Hemen içeriye girdim, fotoğraf makinemi aldım ve Nick’in işyerinin önünde bir fotoğrafını çektim. Küçük adam kendisine inanmış ve inandığı şeyi gerçekleştirmişti işte. Bu olay bana çocuk yetiştirme konusunda büyük bir ders oldu, hâlâ bu konuda konuşuruz.

O gün eşim, Toni ve Nick’le birlikte akşam yemeği için dışarıya çıkytık. O gece annesi Nick’e harçlığını kazanması gerektiğini, bunun için de bazı sorumluluklar üstlenmesi gerektiğini anlattı. “Tama,” dedi Nick, “Ne kadar kazanacağım?”

“Beş yaşındasın,, haftada bir dolara ne dersin?” dedi Toni.

Nick’den şu yanıt geldi:

“Ben bir doları tek bir taş satarak kazanıyorum!” Rob. Toni Nick Haris

Kaynakça: Tavuk Suyuna Çorba, 2. Porsiyon: Jack Canfield-Mark Victor Hansen, Çev: Gülder TÜMER: HYB Yayıncılık